Gazeteciler ve Basın Bayramı, 2.meşrutiyet dönemindeki sansürün kaldırılmasıyla birlikte Gazeteciler Cemiyeti tarafından 1946 yılında 24 Temmuz olarak belirlenmiştir.
Basının öneminin anlaşılması adına anlamlı bir gün olduğunu düşünüyorum. Basın mensubu dediğimiz bir kişinin çalışma şartlarını göz önüne alırsak aslında öyle de kolay bir iş değil. Her işin kendine göre zorlukları elbette var ama, ben gazetecilere yeteri kadar değer verildiğini düşünmüyorum. Gazetecinin başlıca görevi halkı haberdar etmektir ve gazeteci bunun için gece gündüz demeden hastalıkta, sağlıkta o haberi vatandaşa en kısa sürede ulaştırmak için koşar. Zorlu bir maratondur bu gazeteci için. Çünkü canını ortaya koyduğu anlar bile olur, mesela bir savaş muhabiri objektifinden bir kare yakalayıp o anı herkese gösterebilmek için canından bile oluyor. Kısacası size her şartta haber ulaştırmaya çalışan gazetecilere çok daha fazla saygı duyulması gerek diye düşünüyorum.
Türk basının bugün geldiği noktaya baktığımızda basın bayramı kutlamak yerine basın yası ilan etmeliyiz, çünkü basının her anında baskıcı bir el hakim. Yazarsan kalemin kırılıyor. Şunu da belirtmeden geçmek istemiyorum halkı haberdar etmek ile kendi düşünceni yazmak aynı değildir. Yazdığın habere kendinden bir şeyler katarsan işte o haber olmaktan çıkar. O yüzden en çok dikkat edilmesi gereken konu da budur, kendi fikirlerini paylaşmanın yeri haber değildir. Bu konuda tüm basın çalışanlarının hassas olmasını diliyorum.
Ülkemizde gün geçtikçe bir kat daha zorlaşıyor basında yer almak, basında çalışmak. Ya iktidar yanlısı olmak zorundasın ya da muhalif, basın özgür olmalıdır. Gazetecilik hak ve sorumlulukları bildirgesini her gazeteci bilmeli ve kendisine ölçüt olarak almalı ve etik ilkelere bağlı kalmalıdır. Etik olmak benim kırmızı çizgim, biraz da çok önemli olduğunu savunuyorum.
Basında özgür günlerin gelmesini diliyor, tüm basın çalışanlarının basın bayramını kutluyorum.